2 Ekim 2007 Salı

Sihir Oyunu























"Aynı ırmağa iki kez adım atamaz kimse. Çünkü taze sular akar üzerimizden [Petrarca]. Yaşanan an o andır. Ne geçmiş ne gelecek.. Dem bu demdir".

Bir sihir oyunuyla başlıyor hikâye. Şöyle söylediğimi ya da söylemek istediğimi hatırlıyorum: "Geçmiş zaman içinde yüzünü görmediğim, sesini işitmediğim ve kim olduğunu bilmediğim biri bir oyun teklif etti bana. İsminin sihir oyunu olduğunu söyledi. Kuralları o koydu. Birinci kural dedi: sihre inanacaksın.. İkinci kural suâl sormak yok.. Fakat ben bir tane sordum. Üçüncü kural hemen geldi: soru sorarsan sihir bozulur.. Tamam dedim hiç sakınmadan.. Derken dördüncü kural: Sihir herkes içindir ve iyilikten başka bir işe kullanılmaz. Merakımdan olsa gerek kurala uymadım ve cevâp umursamazca yapıştı yüzüme: Sihir bozuldu, hoşça kal !! Uzunca süre üzüldüm oyunun sonunu getiremediğime; merakım bakî kaldı, tek sebebi ise meraklı oluşumdu". Merak nihayetinde o hâle düşüldüğü için bir sonuç; o sonuca neden teşkîl ettiği için de sebeb olmuş.

İsmi sihir olan oyun yarım kaldı; oyunun sihri ise bende. Öylesine ki, eğer oyun nihayetlenseydi, belki sihir de bitecekti. Sihir oyunu bitmediği için sihir de bitmedi..

Siyah siyah olduğu için siyah kaldı.


Resim: MC. Escher, relativity

Hiç yorum yok: